İbadetlerin şekil, şart ve rükünleri olduğu gibi hikmetleri, amaçları ve teşri gerekçeleri de vardır. İbadetlerdeki bu özelliklerin birbirinden ayrı düşünülmesi mümkün değildir. Diğer taraftan ibadetler ancak emredildikleri şekliyle yerine getirilir. (Kâsânî, Bedâi‘, V, 40). Her ibadetin bir yapılış şekli vardır. Kurban ibadeti de ancak kurban olacak hayvanın usûlüne uygun olarak kesilmesiyle yerine getirilebilir (el-Fetâva’l-Hindiyye, V, 360). Bedelini bağışlamak suretiyle, kurban ibadeti yerine getirilmiş olmaz. Zira hayvanın kesilmesi bu ibadetinin rüknüdür.
Nitekim Peygamber Efendimiz (Sav) de, kurban meşru kılındıktan sonra her yıl bizzat kurban kesmek sureti ile bu ibadeti yerine getirmiştir (Buhârî, Hac, 117, 119; Müslim, Edâhî, 17).
Peygamber Efendimiz (Sav), kurban bayramında, Allah katında en sevimli ibadetin kurban kesmek olduğunu, kurbanın kesilir kesilmez Allah katında makbul olacağını ve kurban edilen hayvanın her bir parçasının kişinin hayır hanesine kaydedileceğini ifade etmiştir (Tirmizî, Edâhî, 1; İbn Mâce, Edâhî, 3).
Allah-ü Teâlâ’nın rızasını kazanmak niyetiyle, karşılıksız olarak fakir ve muhtaçlara yardım etmek, bağışta bulunmak iyilik ve ihsanda bulunmak da müslümanın önemli vazifelerinden biridir. Zaruret derecesinde ihtiyaç içerisinde bulunan kimseye yardım etmek, bağışta bulunmak dinimizde farz kabul edilmiştir. Ancak, bu iki ibadetin birbirinin alternatifi olarak sunulması doğru değildir. Bu sebeple kurban kesme olmadan hayvanı, sadaka olarak bir kişiye vermek kurban yerine geçmez (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, IX, 454, 463). Aynı şekilde kurban bedelini de yoksullara ya da yardım kuruluşlarına bağışlamak suretiyle (kurban bedeli karşılığında kurban bayramında kurban kişinin vekaletiyle kesilirse olur), kurban ibadeti ifa edilmiş olmaz (Serahsî, el-Mebsût, XII, 13).
KURBAN KESMEYİP DE PARASINI SADAKA OLARAK FAKİRLERE, HAYIR KURUMLARINA BAĞIŞ VEYA ÖĞRENCİLERE BURS OLARAK VERSEK OLUR MU?
Kurban kesilmeyip parası öğrencilere burs olarak verilemez. Bu şekilde yapıldığında vacip olan kurban kesme ibadeti yerine getirilmiş olmaz. Bu kurbanın parası bir fakire veya öğrenciye verilse, o zaman vacip borcu devam eder, sünnet olan sadaka sevabı kazanılır.
Kurban kesmek, hicretin ikinci yılında meşru’ kılınmıştır. Meşrûiyeti, Kitab, sünnet ve icma’ ile sâbittir. Kurban kesmenin Kitaptan, yani, Kur’an’dan delîli, Kevser suresidir. Bu sûrede Cenâb-ı Hak, Resûlüllah Efendimize hitaben: “Rabbin için namaz kıl ve kurban kes.” buyurmaktadır. Hanefî fakîhler, bu âyetten, kurban kesmenin vâcib olduğu ve emir Peygamber Efendimize (sav) ise de umum mü’minlere de şâmil bulunduğu hükmünü çıkarmışlardır. Kurban kesmeyi şiddetle emreden bâzı hadîs-i şerîfler vardır.
Ebû Hüreyre’nin şu rivayeti bu hususta ibretli ve düşündürücüdür:
“Hâli vakti yerinde olup da kurban kesmeyen kimse bizim mescidimize yaklaşmasın…”(İbn Mâce, Edâhî, 2; Müsned, II/321)
Görüldüğü gibi, hadîste, maddî durumu müsait olanın kurban kesmesi şiddetle emredilmektedir. Bu durumdaki kimselerin, kurban kesmezlerse, her türlü namazları ve ibâdetleri Allah tarafından kabûl olunmayacağı, “mescidimize yaklaşmasınlar” ifadesinden anlaşılmaktadır. Hazret-i Enes de, Resûlüllah Efendimizin (sav) bizzat kendi elleriyle iki koç kurban ettiğini beyan etmektedir.
Kurban kesmenin uhrevî mükâfat ve faydasına ise, bir hadîs-i şerîf’te şu şekilde işaret buyurulmaktadır:
“Kurbanlarınızı büyük büyük kesin. Muhakkak ki onlar, Sırat’ta sizin binek hayvanlarınızdır.”(bk. Bedaiu’s-Sanai, X/316)
Bu hadîs-i şerîfte, gösterişli kurban etmeğe teşvik vardır.
Bu nedenlerle kurban yerine başka bir hayır yapmak olmaz. Hayır yapmanın yeri ayrıdır, kurban kesmenin hükmü ayrıdır. Bir canlı hayvan kesilmeli ki, kurban gerçekleşmiş olsun. Siz hayır yapmakla kurban borcunuzu yerine getirmiş olmazsınız.
ONLINE ÖDEME, ONLINE KURBAN BAĞIŞI
Kurbanı kendiniz kesmeniz gerekmez. Etrafınızda veya başka şehir ve devletlerde bulunan kimselere parasını verip onları vekil yaparak da kestirebilirsiniz. Ancak burada önemli nokta şudur ki; kurban sahibi vekaletini, kurbanı bağışladığı kimselere ya da kurumlara vermelidir ve kurban sahibi kim ise onun adına kurban günlerinde o kurbanın vekaletiyle ehil ellerle kesilmesi şarttır.
Uzakta kestirecekse parayı havale ile gönderebilir. Kurbanı görmesine gerek yoktur. Vekaletini ehil kişilere vererek kurban kestirebilir.
İnsanın yaptığı bütün ibâdetler gibi kurban kesmesine de Allah’ın ihtiyacı yoktur. Ancak Allah, kurban kesme emriyle kullarını imtihan etmekte, onların takvâlarını, ilâhî emre itâattaki titizliklerini, Allah’a yakınlık derecelerini ölçmektedir. Hac sûresi, 37. âyette bu husus şöyle belirtilir:
“Onların ne (sadaka edilen) etleri, ne de kanları hiçbir zaman Allah’a (yükselip) erişmez. Fakat sizden O’na (yalnız) takvâ (Allah’ın emirlerine itâat ve yasaklarından ictinab titizliği) ulaşır…”
Bu âyette de görülüyor ki, kesilen kurbanlarda gaye; ihlas, takvâ ve Allah’a yaklaşmadır. Maksad, Allah’ı verdiği nimetleriyle hatırlama ve O’nun rızâsını kazanmaktır. Bu maksad ve gaye olmadıktan sonra kesilip dağıtılan etlerin, akıtılan kanların, ne kadar çok olursa olsun, Allah katında hiçbir değer ve kıymeti yoktur.
Kurban etinin üçe taksimi müstehaptır.
- Üçte biri sadaka olarak verilir.
- Üçte biriyle akraba ve dostlarına hediye veya ziyâfet verilir.
- Üçte birini de -nafakaları üzerine olan- ailesine ve evlâdına yedirir. (Bedâyi)
Kurbanın etinin zenginlere, fakirlere, Müslüman veya gayr-i müslimlere hediye etmek câizdir. (Gıyâsiyye)
Tamamını bağışlamak da câizdir.
Kurbanın, kurban günlerinde kurban niyetiyle ve kurban sahibinin vekaletiyle kesilmesi şartıyla kurbanın bağışlanması ile ( şartlar yerine gelmişse online bağış) kurban ibadeti yerine gelmiş olur.
Kurban kesen kimse ihtiyaç sahibi ise, kurbanını ev halkına yedirmesi efdal ve müstehaptır. (Hindiyye, Bedâyi, Tahtâvî)
Kurban ortaklarından biri kurban kesilmeden ölse, vârislerinden büyüğünün izniyle kesildiğinde kurban vazifesi yerine getirilmiş olur. (Hindiyye)
Bir kimse aldığı kurbanı kesemeden ölse kurban miras malı olup vârislere intikal eder. Vârisler kendileri için kesseler câiz olur. (Nazm-ı Zendûsî)