Nisap miktarı denildiği zaman akla ilk gelen şey zekat ve sadaka-ı fıtr vermektir. Ramazan-ı Şerif geldiğinde en çok merak edilen konuların başında zekat ve zekat vermek için nisap miktarının ne kadar olduğu hususudur. Zekat senelik mali bir ibadettir. İslamın 5 şartından birisidir. Zengin Müslümanların Allah rızası için her sene mallarından kırkta birini Kuranı Kerimde belirtilen sekiz sınıftan birine vermelerinden ibarettir. Zekat verecek olan zengin kimsenin malının üzerinden bir yıl geçmesi zekat vermesi için gereklidir.
Zekâtın verileceği yerler Tevbe Suresinin 60. Ayet-i Kerimesinde açıklanmıştır. Şöyle ki; Nisaba malik olmayanlar yani fakirler, Hiçbir şeyi olmayanlar yani miskinler, zekat toplama memurları, müllefe-i kulüb ( kalpleri İslam’a ısındırılmak istenen kişiler), kölelikten kurtulacaklar, borcunun karşılığı malı olmayan borçlular, Allah yolunda olanlar ve yolda kalmış harçlığı olmayanlar. Zekat bu sekiz yerden herhangi birine verilebilir. Ancak verilmesi en faziletli olanlar hiçbir şeyi olmayan miskinler ve Allah yolundakilerdir.
Sadaka-ı Fıtr ise Ramazan ayında verilmesi vacip olan sadakadır. Nisaba malik olan her Müslümanın vermesi vaciptir. Zekattaki gibi kişinin malının üzerinden bir yıl geçmesi şartı sadaka-ı fıtr da yoktur. Herhangi bir zaman nisap miktarına sahip olursa üzerine vacip olur.
Burada iki husus ön plana çıkmaktadır. Nisap miktarı ve zenginlik islama göre ne demektir?
NİSAP NE DEMEKTİR?
Nisap miktarı, zekatın vacip olması için İslam dininin koyduğu bir ölçüdür. Kişinin asıl ihtiyaçlarından ve borcundan başka 20 miskal (80,18gram) altın veya bunun değerinde para ve ticaret malına sahip olmasıdır. Paranın her 40 lirada 1 lirası zekat olarak verilir. Canlı hayvanların zekatı: koyunda; kırkta bir, devede; 5 devede 1 koyun, sığırda; otuzda bir danadır. Madenler de zekata tabidir.
Zengin de parası olan ya da az çok parası malı mülkü olan herkes demek değildir. İslama göre zengin olmanın da ölçüsü vardır. İslam’a göre zengin demek nisap miktarı mala sahip olan kimselerdir.
Sözlükte “varlıklı olma, fakir ve muhtaç olmama” anlamındaki zenginlik kelimesinin Arapça’da birden çok karşılığı bulunmakla birlikte daha ziyade gınâ kelimesi kullanılır. Fıkıhta zenginlik “aslî ihtiyaçlardan fazla mala sahip olma” mânasında kullanılır. Zenginlikle ilişkili bir başka kelime olan servet ihtiyaçtan çok daha fazla miktarda mal sahipliğini, yesâr ise kişinin malî açıdan rahatlığını, sıkıntı içinde bulunmaması durumunu ifade eder. “Gny” kökünden türeyen kelimeler çeşitli fiil ve isim kalıplarıyla Kur’an’da yetmiş üç yerde geçer; aynı kökten gelen ganî Allah’ın isimlerinden biri olarak on sekiz defa zikredilir ve “hiç kimseye, hiçbir şeye ihtiyacı olmayan” mânasına gelir. Mutlak zengin olan, hiçbir şeye ihtiyacı bulunmayan yalnızca O’dur. Hz. Peygamber’in, “Allahım! Hak mâbud sensin, senden başka tanrı yoktur. Ganî-i mutlak sensin, biz ise sana muhtacız, bize yağmur gönder” cümleleriyle başlayan bir yağmur duası (Ebû Dâvûd, “İstisḳāʾ”, 2) ilâhî zenginliğin yaratıklar için rahmet kaynağı olduğunu belirtir. Allah’tan başkasına izâfe edilen bütün zenginlikler, hem muhtaç bir varlık olan insanın bir ihtiyacının giderilmesine yaradığından nisbî ve mecazidir, hem de dünya hayatında imtihan edilmek üzere sınırlı bir süreyle emanet edilmiş, sınırlı miktarda bir mala sahip olmaktan kaynaklanan geçici bir niteliktir. İnsan için maddî zenginlikten daha önemli olan mânevî zenginlik ise hırstan ve tamahtan uzak kalıp sahip olduğuyla yetinme erdemini anlatır. Resûl-i Ekrem’in, “Zenginlik fazla servete sahip olmak değildir; asıl zenginlik gönlün ihtiyaç duygusundan uzak kalabilmesidir” hadisi de (Buhârî, “Riḳāḳ”, 15; Müslim, “Zekât”, 120) buna işaret eder.
İSLAMDA ZENGİNLİK
Burada da anlatıldığı gibi Dünyadaki zenginlik, zenginlerin malı emanet maldır. Allahın emanetidir ve bir imtihan olarak verilmiştir. Allah’ın zenginlerden beklediği o malı olmayanlara dağıtması ve kendi yolunda harcamasıdır.
Zenginliğin ölçüsü dinimizde zenginin yapacağı bazı ibadetlerin de şartlarını oluşturur. Zekat, sadaka, kurban ibadeti zengin Müslümanlar tarafından yapılması gereken ibadetlerdir.
Zekat ve sadaka da olduğu gibi kurban ibadeti de dinimizde zengin kimseler tarafından kurban edilecek hayvanların kurban bayramı günlerinde kurban edilmesiyle yerine getirilir. Kurban kesmek vaciptir. Sadaka-ı Fıtrda olduğu gibi malın üzerinden bir yıl geçmesi kurbanda da aynı şekilde gerekli değildir.
ZENGİN OLMAYANLAR KURBAN KESMELİ Mİ?
İslam alimleri zengin olan ya da olmayan her bir birey için eğer borcu bir yıl içerisinde ödenebilecekse kurban kesilmesini şiddetle tavsiye etmişlerdir.
Yani kurban kesmek her ne kadar zenginlere vacip olsa da kurban kesmenin herkes üzerine maddi ve manevi menfaati büyüktür. Bu açıkça ifade edilmiş ve açıklanmıştır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de, kurbanı bir ibadet olarak kabul etmiş ve bizzat kendisi de kurban kesmiştir. Peygamber Efendimizin (s.a.v.) meşru kılınmasından itibaren vefat edinceye kadar her yıl kurban kestiği bilinmektedir (Tirmizî, Edâhî, 11; bkz. Buhârî, Hac, 117, 119; Müslim, Edâhî, 17).
Sahih hadis kaynaklarında yer alan rivayetlerde, Peygamber Efendimiz (s.a.v.), kurban bayramında Allah katında en sevimli ibadetin kurban kesmek olduğunu, kurbanın kesilir kesilmez Allah katında makbul olacağını ve kurban edilen hayvanın boynuzu, tırnağı da dâhil olmak üzere her şeyinin kişinin hayır hanesine yazılacağını ifade edip; bu ibadetin Allah rızası için yapılmasını tavsiye etmiştir (Tirmizî, Edâhî, 1; İbn Mâce, Edâhî, 3).
Ayrıca hicretin ikinci yılından itibaren bugüne kadar müslümanların kurban kesmeleri, bu konuda görüş birliği olduğunu da göstermektedir (İbn Kudâme, el-Muğnî, XIII, 360).