Kurban kesmekle alakalı, Kuran-ı Kerim’de, Hadis-i Şeriflerde hangi ifadeler yer almaktadır, hangi islami kaynakta kurbanla ilgili ne tür bilgiler vardır? İslami kaynaklarda geçen Kuran ile alakalı deliller kurban kesmenin hükmünü oraya koymaktadır.
Kurban, Kur’an-ı Kerim, Sünnet ve icmâ ile sabit bir ibadettir. Kurbanın meşru bir ibadet olduğuna dair Kur’an-ı Kerim’de deliller mevcuttur. Hz. İbrahim’in oğlu Hz. İsmail’in yerine bir kurbanın, Allah tarafından kendilerine fidye (kurban) olarak verildiği açıkça bildirilmektedir (Sâffât, 37/107).
KURBAN NEDEN KESİLİR?
Kısaca ifade etmek gerekirse; Hz. İbrahim’in Hz. Sâre’den çocuğu olmayınca Allah’a bir çocuğu olması için dua etmiştir. Oldukça da yaşlanmış olmasına rağmen Hz İbrahim’in Hz. Hacer’den bir oğlu dünyaya gelir. Rüyasında 3 gece art arda oğlunu kurban ettiğini görür. Üç gece rüya görünce doğru bir rüya olduğunu yani Allah’ın emri olduğunu anlar. Allah’ın emri olunca hazırlıklarını yapar. Hz. İbrahim oğlu Hz İsmail’i Allah’ın emriyle bir imtihan gereği kurban etmek için Mina’ya götürür. Şeytan onları kandırmak ve Allah’ın bu emrini yerine getirtmemek için uğraşsa da çabası boşa çıkar. Hz.İsmail yedi kere şeytanı taşlar. Sonra Hz. İbrahim Hz.İsmail’i kurban etmek ister ancak bıçak kesmez taşa vurur taşı keser. O esnada Cebrail AS Cenabı Hakk’ın bir hediyesi olarak bir koç getirir. Gelirken Cebrail AS “Allahü Ekber Allahü Ekber “der. İbrahim AS “ La İlahe İllallahü Allahü Ekber” der Hz İsmail de “Allahü Ekber Ve Lillahil Hamd” der. Böylece tekbir tamamlanmış olur. Tekbir üçünün söylediklerinin birleşmesinden meydana gelmiştir.
Bu hadise hem haccın temellerini hem de Kurbanın temellerini atan muhteşem bir hadise ve eşsiz bir imtihanın sonucu olarak Kuran-ı Kerim’de de mevlamız tarafından anlatılmıştır. Hac Mina’ya gidilmesi, şeytan taşlanması, kurban kesilmesi ile tamamlanan zahmetli ama bir o kadar da manevi hazzı olan bir ibadettir.
Kurban ve haccın eşsiz birlikteliğinin ifadesi olarak en büyük İslami kaynak Kuran-ı Kerim’dir.
Kurbanın meşruiyetine işaret eden başka âyetler de vardır: “Kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine belirli günlerde Allah’ın adını ansınlar. Artık onlardan siz de yiyin, yoksula fakire de yedirin.” (Hac, 22/28), “Her ümmet için, Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine ismini ansınlar diye kurban kesmeyi meşru kıldık.” (Hac, 22/34), “Kurbanlık büyükbaş hayvanları da sizin için Allah’ın dininin nişanelerinden kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. Onlar saf saf sıralanmış dururken kurban edeceğinizde üzerlerine Allah’ın adını anın. Yanları üzerlerine düşüp canları çıkınca onlardan yiyin, istemeyen fakire de istemek zorunda kalan fakire de yedirin. Şükredesiniz diye onları böylece sizin hizmetinize verdik.
Onların etleri ve kanları asla Allah’a ulaşmaz. Allah’a ulaşacak olan ancak, sizin O’nun için yaptığınız, gösterişten uzak amel ve ibadettir.” (Hac, 22/36-37)
Bu âyetlerde zikredilen hayvan kesiminin, et ihtiyaç temini için olmadığı, bunların ibadet amaçlı birer uygulama oldukları gayet açıktır. Et ve kanların Allah’a ulaşamayacağının, asıl olanın ihlâs ve takva olduğunun bizzat âyetin metninde yer alması bunu açıkça ortaya koymaktadır.
Allah-ü Teala burada kurbanı vacip kılarak hem kurban keseni maddi manevi faydalandırmakta hem de eti dağıtacağı fakirleri gözetmektedir.
Kurban sahibinin kurbanı ile olan bağlılığı, kurbanı benimsemesi, sahiplenmesi (Hz.İbrahim ile Hz. İsmail arasındaki sevgi misali) kurbana olan şefkati ve arkasından bayram günlerinde kurbanını kesmesi kurban ibadetinin sevabını tam olarak almasını ve Hz. İbrahim’in imtihanının sevabını almasına vesile olur.
Sevdiğini ve kıymetli olanı kurban edebilmek kurban ibadetinin inceliğidir. Nasıl ki malın sadakası (zekatı) verilirken en sevap olan en kıymetli ve en sevdiğinden olanı vermekse kurbanda da daha sevap olan en pahalı ve en büyük kurbanı kesmek daha sevaptır.
KURBAN NE ZAMANDAN BERİ VARDIR VE KESİLMEKTEDİR?
Ayrıca hicretin ikinci yılından itibaren bugüne kadar müslümanların kurban kesmeleri, bu konuda görüş birliği olduğunu da göstermektedir (İbn Kudâme, el-Muğnî, XIII, 360).
Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de, kurbanı bir ibadet olarak kabul etmiş ve bizzat kendisi de kurban kesmiştir. Hz. Peygamberin (s.a.v) meşru kılınmasından itibaren vefat edinceye kadar her yıl kurban kestiği bilinmektedir (Tirmizî, Edâhî, 11; bkz. Buhârî, Hac, 117, 119; Müslim, Edâhî, 17).
Sahih hadis kaynaklarında yer alan rivayetlerde, Hz. Peygamber Efendimiz(s.a.v.), kurban bayramında Allah katında en sevimli ibadetin kurban kesmek olduğunu, kurbanın kesilir kesilmez Allah katında makbul olacağını ve kurban edilen hayvanın boynuzu, tırnağı da dâhil olmak üzere her şeyinin kişinin hayır hanesine yazılacağını ifade edip; bu ibadetin Allah rızası için yapılmasını tavsiye etmiştir (Tirmizî, Edâhî, 1; İbn Mâce, Edâhî, 3).
Diğer bir Hadis-i Şerifte de Peygamber Efendimiz (SAV) şöyle buyurmuştur: “Bir kimse, kurban kesmeye kudreti olur da kurban kesmezse o kimse elbette bizim mescidimize (yani bize) yaklaşmasın.” demektir.
Diğer hadis-i şerifte, “Şefâatımıza nâil olmaz.” buyurulmuştur.
Kuran-ı Kerim’de Ayet-i Kerime’lerde, Hadisi Şerifte ve diğer İslami kaynaklarda kurban ve kurban kesmekle alakalı bahsedilen yukarıdaki delillerle kurban kesmenin gerekliliği ve ehemmiyeti belirtilmiştir.
Allah insan vücudunu haram kılmış o yüzden kurban kesilmesi vacip kılınmıştır. Kurban keserken yapılan duada da kurban kesmedeki inceliğin ve kurban kesmenin anlamı açıkça ifade edilmektedir: “Ya Rabbi, niyet eyledim rızâyı şerîfin için kurban kesmeye. Benim şu vücudum çok kabahatler, çok günahlar işledi. Bu vücudu sana kurban etmem lazım. Lakin sen bunu haram kıldın. Bu günahkâr, bu âciz vücuduma bedel olmak üzere senin rızâyı şerîfin ve emr-i şerîfin üzere lutfettiğin bu kurbanı kesiyorum.”